22 Ekim 2011 Cumartesi

'Şenkaya, Bardız çiçek florası o kadar zengin ki Anzer balıyla yarışabilecek durumdadır.' Şenkaya Tarım Müdürü Sayın Hamza Sapar söyleşisi: 16. yazı

Merak ve ilgi bu ya, bu konunun, şöyle ki bu topraklarda bal’ın geleceği var mı diye düşe yattım. Bundan önce al alma konusuna bir ek düşeceğim.

Dün Bardız'da doğal yolla üretilen ekolojik al almalardan söz ettim. Karacaoğlan'ın seslendiği gibi al yanaklı kızlar gibi.. al almalar yine kütür kütür al alma olarak Bardız'da var, dedim. Bugün bal konusu için bahçesine gittiğim Rafet Bey, bir mani söyledi.

Şöyle: “Al alma kızıl alma, gel yola düzül alma. Yar kapıdan geçerken, cebine süzül alma.”

Değerli İzleyici,

Bu ne demektir? Kıssa/dan hissse... Al alma, mani söylemi olarak da burada var ise, al almanın burada bir geçmişi de var. Al almaların yanına bugün son söz olarak bir de sarı alma tabağı sunacağım.

Şimdi bal konusuna geçiyoruz. Geçiyoruz dedim ya bal deyip de geçmeyin siz. Hele hele Bardız balı konu olunca.

Şöyle ki benim bu vurguma, Şenkaya İlçesi Tarım Müdürü Sayın Hamza Sapar da onay verdi. Bu bölge insanının yararlanacağını umut ettiğim, değerli bilgiler içeren bu söyeşiyi daha sonra yine gündeme alacağım. Söyleşiyi birlikte izleyelim.

Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez, 22 Ekim 2011 Bardız, Şenkaya, Erzurum

Hamza Bey, Şenkaya florasında durum nedir, bu bölgede arıcılık nedir?

Tekin Bey, arıcılık herşeyden önce sistem mesleğidir. Öncelikle bu sistemler nelerdir? Birincisi devletimizin arıcılıkla ilgili öngördüğü yasalardır. Onlara uyacağız. İkincisi arının, kovanın kendi sistemidir. Üçüncüsü doğanın arıya verebilecek çiçek ve polenidir. Zaten bildiğiniz gibi arıda en büyük şey, polen ve salgılamış olduğu bal özleridir. Şenkaya flora bakımından çok çok zengin. Yani, dünyanın belki de ender yerlerinden biridir. Şenkaya’nın da çiçek florası o kadar zengin ki Anzer balıyla yarışabilecek durumdayız.

Anzer balı... Biraz bilgi alabilir miyim?

Anzer balının özelliği, çok çeşitli çiçekleri olan bir bölge adıdır, bu bölgeden yıllık işte 300 – 500 kg kadar olarak üretilebilen bir bal vardır. Karadeniz'de, özel bir mikro klima diyelim. Çiçek sayısı, florası çok zengin bir bölge, fakat Şenkaya’nın da çiçek florası o kadar zengin ki Anzer balıyla yarışabilecek durumdayız. Yani bu konuda bir sıkıntımız yok.

Bu konuda bir sıkıntımız yoksa Hamza Bey, var olan sıkıntımız nedir?

Sıkıntımız şu, arıcılarımızı biraz daha eğitip biraz daha sisteme uydurmak. Evet, sistemli bir varlığın sistemine ayak uyduramıyoruz. Bizim en büyük sıkıntımız o, arıların ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz. Devletin arıcılıkla ilgili sistemini biraz kulakardı yapıyoruz. Yani arıcılığı meslek değil de bir hobi gibi algılıyoruz, Aslında arıcılık dünyanın en kıymetli mesleklerinden biridir.

Arıcılığı bir hobi gibi değil bir meslek olarak algılamak gerekiyor ise, arıcılık kursları..( hani okul demeyeceğim, okul daha büyük bir proje) düşünülebilir mi, bu bölgeye? Arıcılık üzerine gençleri bilgilendirmek...

Bu yıl ikinci (birinci kursumuzu yaptık) ikinci kurs için talep topluyoruz. Talep olursa Halk Eğitim Merkezi ile birlikte ortak hareket edip arıcılık kursumuzu açıyoruz.

Hamza Bey, Bardız üzerine soracağım, seracılık yapılamaz mı, gene alanınıza giriyor. Yayla sebzeciliği de diyorlar ya, arıcılık, hayvancılık.. bunların yanında ayrı bir seçenek Bardız'da sebzecilik.. örneğin domates gibi sebzecilik olmaz mı?

Şimdi seracılık, sera bildiğiniz gibi... daha doğrusu, kış döneminde normal tarladan elde edilen mahsulü suni ortamlarda elde etmektir, yani suni bir ısıtmayla yaz dönemi tarla ortamını hazırlamaktır. Buralarda seracılıktan ziyade yayla sebzeciliği ve işte.. arıcılık ve hayvancılık...

Bardız’ı biliyorsunuz, yüz yıl önceki hayvancılık gibi bir hayvancılık yapılıyor. Bunu modern hayvancılığa dönüştürmek.. hayvanlarla insanları biraz birbirinden ayırmak gibi tuhaf bir şey düşünülebilir mi, devletin böyle bir tasarımı var mı?

Güzel bir tespitiniz olmuş, Tekin Bey, ben geldiğim günden beri herkese her ortamda söylüyorum. Biz Şenkaya’da hayvanlarımızı ahırda değil zindanda besliyoruz. Benim burdaki ilk hedefim de o zindanları ahıra dönüştürebilmek. Gerçekten de dedelerimizin, hatta dede dedelerimizin yapmış olduğu ahırlarda hayvancılık yapmaya çalışıyoruz. Gittiğim her köyde yakaladığım her çiftçiye bu konuyu söylüyorum.

Bu konuda köklü bir eğitim olmasa da..gezici kurs gibi bir şeyler düşünülemez mi?

Şimdi kurstan ziyade insanları bu konuda modern yerlere sevketmemiz gerekir. İşte artık dönem dönem Batı tarafındaki yarı açık ahırlara götürüp oralardaki modern işletmeleri göstermemiz gerekiyor. Bir de bilgisayar artık hemen hemen her evde var. Bilgisayar aracılığıyla ki benim memlekette yapmış olduğum.. hani orası sıcak bölge tamamen açık da, onu fotoğraflarla vatandaşlara gösteririz. Şu anda benim savaşım ahırlarla, çünkü Şenkaya’da tarla tarımı öyle aman aman kıymetli bir iş değil. Şenkaya’yı allah hayvancılık için yaratmış, ama biz hayvancılığı hakkıyla yapamıyoruz. İnşallah aşacağız onu da.

Sohbete tanık oldum. Burdur’u örnek verdiniz ve süt verimi bakımndan bir inek türü ve değişiklikleri örnek gösterdiniz. Bir özet yapar mıyız?

Bugün hayvan yetiştiriciliği konusunda Burdur.. özellikle damızlık sığır yetiştiriciler birliği vasıtasıyla şu an çok modern, çok istenilen düzeyde hayvan üretimine başladılar. Yani o kadar gelişti ki artık vatandaş, ben filanca şekilli inekten filanca şekilli buzağı istiyorum diyor işte sarkık meme genelde istenmeyen bir özelliktir. Şu an Burdur’un % 80 – 90’ı koltuk memedir daha üsttedir. Yani fazla sarkık olup işte memelerin kirlenmelere karşı tedbir amaçlı yüksektedir. Mideye daha yakın, karın bölgesi de demeyim de, karın bölgesine daha yakındır. Süt verimi çok iyidir Burdur bölgesinin. İyi, normal şartlarda 20-25 kilo sütü rahatlıkla verir. Cüssesi çok iri değildir, yem tüketimi doğal olarak düşüyor. Bu gibi şeyleri, damızlık yetiştiriciler birliği gibi işte sivil toplum örgütleriyle, farklı yetiştiriciler vasıtasıyla.. bu inekleri bu şekle dönüştürebiliyorlar. Kendi teknik bilgileriyle. Tabii, işte yavaş yavaş, adım adım bugün Burdur Türkiye’de markadır.

Şenkaya bölgesinde hayvancılık ne durumdadır?

Şenkaya’nın 60 bin büyük baş hayvanı var, bunun ortalama 20-25 bin tanesi doğurabilecek yaştaki hayvanlardır. Ama Şenkaya’da doğru düzgün süt satışı yoktur. Süt Üretcileri Birliği kurduk, Damızlık Yetiştiricileri Birliği şube açtı, inşallah bu sivil toplum örgütleriyle birlikte çünkü onlar da nihayetinde tarım ve çiftçiye destek kuruluşlarıdır, bizim gibi, hep birlikte el ele vereceğiz, çiftçilerimiz muhtarlarımız, işte devletin ilgili birimleriyle Şenkaya hayvancılığından süt alacağız. Sütsüz bir hayvancılık akıl karı değildir.

Değerli İzleyici,

Şenkaya İlçesi Tarım Müdürü Sayın Hamza Sapar, bilimsel verilerle konuya yaklaştı. Bu bölge insanının yararlanacağını umut ettiğim, değerli bilgiler içeren bu söyeşi tekrar tekrar okunmalıdır. Tarım Müdürülüğü, benim izlediğim kadarıyla hayvancılık ya da arcılık konularında bir keşif masasıdır.

Değerli İzleyici,

Al alma konusunda bir anektot var. Bir kez sözcük tekerleme düzeneğine bağlı. Bakın hemen girer girmez; 'al, alma' dedim. Burada virgül koydum. Bu ne demektir. Bu al ve alma eylemliktir. Fiildir eski deyimle. Oysa 'al alma' bir sıfat, bir isimden oluşan bir anlam örtünüyor, yükleniyor.

Şöyle ki bir anda araç değişiyor. Taksiden inip uçağa biniyorsun. Hayır alma, ile evet al, emir kipinin verdiği sıkıntı orada dursun. Ötekine aşağıda değineceğim.

Rafet Bey'in daveti üzerine al almaların geldiği bahçeye gittim, arıları ve alma ağaçları soldaki fotoğraftadır.

Al alma değil bu kez o bahçeden sarı alma ile perdeyi kapatıyorum.

Al alma sözü, ikili bir anlam yüklenir. Yineliyorum!

Şöyle ki eylemlik emir kipi olarak "al, alma" anlamıdır birisi.

Ötekisi ise bir sıfat al/kırmızı, bir isim/elma anlamıdır.

Rafet Bey'in verdiği mani ise al/kırmızı sıfatına kızıl alma vurgusu yapıyor...

Tutkuyu, sevdayı, yürekteki yangını pekiştiriyor.

Yar kapıdan geçerken, cebine süzülmesi istenen alma...

İşte o.. o yürekteki ısı, o alev, o harlı yanış.. işte o, ancak böyle bir "al alma kızıl alma" sıfat tamlaması ile betimlenebilir halk söyleminde.

Maniyi yineliyor, Rafet Bey'in bahçesindeki Bardızlı sarı almalarla gönlünüzü serinletin diyorum.

“Al alma kızıl alma, gel yola düzül alma. Yar kapıdan geçerken cebine süzül alma.”

Sevgi, içtenlik...

Yazı ve fotoğraflar, Tekin SonMez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder