12 Temmuz 2011 Salı

Bardız, Bardız diye yola çıktık...Az gittik, uz gittik.. Yol, o yolcunundur! Her yol, bekler kendi yolcusunu... Dokuzuncu yazı.

Babil gibi Kars Platosu’nda kristal buzdan Bardız Kalesi... Haberler sürüyor...

Bugünkü konu ile “Bardız blog” kulvar değiştirdi, diye düşünenler çıkabilir.

Bir önceki yazıda bal konusuna giren bu satırların yazarı, hani kahin, bilici değilim demişti.

Şenkaya, Bardız, Soğanlı Dağları, Kars Platosu derken sözü balla kesti ve... bugün... yine karşınızda.

12 Temmuz 2011, Bardız. Bugün ilk yazı... Konuya başka bir açıdan bakabiliriz şimdi.

Bu fotoğrafları nasıl okuyacağız? Evet! Bardız, Bardız diye yola çıktık.

Sır değil! Bardız’ın ne olduğu, daha özü ne olmadığı konusuna da sıra gelecek.

Fakat bundan önce bu fotoğrafların Bardız ile ne ilgisi var, diye soracağız. Kucaklaşan insanlar görüyoruz.

Dört ayrı kare var ilk elde. İlk dördü de bir ötekine yakın çekim yapılmış. Gören göz burada ne göstermek ister? Gösterilmek istenen nedir aslında...

İlk gösterilende çiçekler odak yapılmış. Gösteren çiçekleri mi göstermek istiyor, bakalım.

Gülümseyen yüz ve gülen gözler de var. Mutlu bir kucaklaşma diyebiliriz.

Sırtı dönük olanı tanımıyoruz bu karede. Çiçeklere sıkı sıkı sarılan o.

Çiçekleri tutan el onun, bu el çiçekleri tutarken gerilmiş.

Parmakların eklemleri, dokular sıkı evet. Sıkı fakat koparır gibi değil. Güçlü bir tutuş var.

Oraya bakarken bilekteki saat düz okunduğunda 14:00, 15:00 sularını gösteriyor.

Böylece zaman saati, fotoğrafların çekildiği an, ortaya çıktı.

Kucaklaşmada karşıdaki kişinin iki eli de kare içinde.

Sol el, parmakların eşit oranda tutuşu bu fotoğraftaki öznenin içsel devinimi için bir okuma olabilir mi?

Öteki el, bel üzerinde ve çiçek tutan sırtı dönük kişi ile tam bir göğüs hizası dokunuşu veriyor. Bir ayrılık sahnesi mi?

Karşıdan görünen yüz mimikleri de var. Ağlayan birisi mi o, bilmiyoruz. Sol yanak ile bir dokunma duyumu söz konusu edilebilir.

Mutlu bir an yaşanıyor oluşu, sol arka plandaki ikinci kişinin göz mimikleri ile anlaşılıyor.

Bir üstteki fotoğraf, sağ arka uzak plan, üçüncü kişinin güneş gözlükleri güneşli gün simgesini veriyor.

Hava raporunu da aldık. Geriye ne kaldı!

Sağ yandaki görsellikte yine bir kucaklaşma var. Burada yine yanak mimikleri duyumu duygu ortamını açıyor, içeriyor.

İlk fotoğrafta arkadan gördüğümüz siyah giyitli kişinin yüzünü bu kez yandan izliyoruz. Kucaklayan bu kez başkası.

Sarılış ve ellerin tutuşu, parmakların topluca dokunuşu, iki kişi arasındaki özeni gösteriyor.

Dördüncü fotoğraf, ilk ikisinde cepheden göremediğimiz yüz, bu kez karşımızda.

Fakat tam bir yüz okuması olanağı yok burada da. Hani bu görüntü ile pekçok kişiye benzetilebilir.

Kalın gözlüklerin arasından güneş yanığı bir ten izlenimi veriyor fotoğraf.

Bu dört kare fotoğrafın bize sunduğu okuma sonrası bu kez yer, mekan konusuna sıra gelecektir. Neredeyiz?

Ayrıntılara özenle baktığımızda bu fotoğraflar bize yer imgesi vermiyor.

Beşinci fotoğraf aşağıda şimdi. Ne görüyorsunuz? Bir doğa parçası var karşımızda. Arkada yeşil tepeler.

İlk dört fotoğrafta kucaklaşan kişinin de bulunduğu bir kortej sıralanışı...

İlk karedeki çiçekler yine sol kol ile göğüs üstüne bastırılmış duruyor, aradan zaman geçmemiş gibi...

Yüzünü yine göremiyoruz. Fakat yer, mekan boyutu da eni konu bu kare ile ortaya çıktı.

Kırmızı bayraklar da var evet. Fakat olayın, bu fotoğraflarla okunması yeterli mi? Bardız nerede? Nasıl? Konuyu unutturmak mı?

Bardız'ı haritadan silip şöyle ki bu doğadan atmak için mi dil döktü yazarımız? Olası mı?

Bardız, Bardız diye yola çıktık da hani? Az gittik, uz gittik!

Bardız nerede ve neden Bardız? Neden buradayız? Sıra onlara da gelecek...

Her yol kendi yolcusunu bekler aradan yüz yıl geçse de. Sırası gelir bir gün.

Bir gün, evet, günlerden bir gün nasıl olursa olsun birisi çıkar o yola...

Bir de giz var burada, o yol o yolcuyu beklediği için tanır! Yol tanır yolcusunu!

Tanır ve başkalarına demir kapı gibi açılmayan ve hep kapanan o yol...

Ahşap gıcırtılı, sarı, ebruli, mor çiçekli bir bahçe kapısı gibi açılır önünde, o yolcunun...

Sınamaya var mısınız? Yok musunuz? Merak ediyorsunuz! Ben de sizi merak ediyorum! Ne dersiniz? Neredesiniz?

Merak utandırmaz insanı... Görüldüğü gibi konu oldukça dolambaçlı. Sabırlı olacağız!

Konuya kestirmeden, şöyle ki o demir kapıdan hırsızlama girme kolaylığı olsaydı, o zaman bu satırların yazarı da burada olmayacaktı...

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez, 12 Temmuz 2011, Bardız, Şenkaya, Erzurum

Yazı ve fotoğraflar: Tekin SonMez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder